15 Eylül 2013 Pazar
I Am Sam
Dün başladım ve aynı gün içinde bitirdim ... Benim beğendiğim bir diziydi ve bir yandan da BOF ' a benziyordu ... Ama gerçekten de güzeldi ... Özellikle Chae Moo Shin ' in 2. bölümdeki dövüş sahnesi ... Aslına bakılırsa bende dizi 2. bölümde tamamıyla başlamıştı ... Her neyse aslında bu diziyi Lee Min Ho 'nun oynadığı dizilerin içinde buldum ama çocuğu doğru düzgün göremedim bile . Tün dizi boyunca toplasan 5 dakika anca gördüm yani ...
Dizide etkilendiğim bir diğer adam da Kim Woo Jin oldu ... Kim Woo Jin , Yoo Eun Byul ' un babasının adamı ... O karizmatik duruşu falan süperdi ... Kavga sahnesinin birinde dikilişi vardı ya orası beni benden aldı yaa ... Çocuk zaten tek başına karizmaaa ...
Park Jae Jung
Hafif sakal adama ayrı bir karizma katıyo yani ... Ama dizide Yoo Eun Byul ' un bu adam yerine o öğretmeni seçmesiydi ... O adamda ne buldun be kızım ya ... Harbi zevk falan yok sende o derece , şu adamdaki karizma Kore' de sayılı adamda var ... Haksız da değilim yani dizinin ilk bölümüne bakın anlarsınız yani ...
Bir de Lee Min Ho olayı var ... Adam hayalet gibi oldu ya :( . Çok üzüldüm ...
Şu tatlılığa baksanıza yaa ... Hangi adam bunu dizide arka plana koyar ki ... Süs olarak kaldı çocukcağız ... Tatlılık budur yani ... Best Model seçilir bu çocuk ... O kadar yani ... Vee son bir tatlı kaldı Chae Moon Shin
Tatlılık , çekicilik , yakışıklılık dedimmi bu üçlü ilk 10 ' un üstlerinde olurlar yani ... Yoruldum bu kadar yeter ya ... :)
14 Eylül 2013 Cumartesi
Personal Taste
İlk başlarda bu diziyi hep erteliyordum ama izleyince ne kadar büyük bir hata yaptığımı anladım ... Keşke daha öncelerinde izleseydim diyorum ... Daha önce izlediğim dizileri bilmem kaç kere izleyeceğime buna başlasaydım diyorum ...
Neyse Konuya Geliyorum ...
Dizide Jeon Jin Ho ve Park Gae In anlatılıyor ... Gae ' ye ilk başlarda sinir oldum ... Gidip düğünü basması falan çok kötüydü ... Tamam ihanete uğramışsın ama bir de mikrofonla herkese yayıp sonra da keşke bana söyleseydiniz diyo ... Kendi mutlu olup onları ayırıyor ... Onlar dediğim eski sevgilisi
Han Chang Ryul ve In Hee ... Adam seni sevmiyor ne diye düğününü bozuyorsun ... Ayrıca In Hee ondan daha güzel ...
In Hee ;
Bakın In Hee daha güzel değil mi bir de Gae In ' e bakın
Gae In ;
Ayrıca şöyle ' de bir ayrıntı var ki In Hee ile Han Chang Ryul daha çok yakışıyor ..
-Tabi bu benim düşüncem -
Neyse bir diğer konu Jeon Jin Ho ... Sormadan herkese Gay olduğunu söyledi ... Adama sormadan ne diye dedikodu çıkartıyosun ki ... Çocuğu ne zor durumlara soktu yaa ...
Bi baksanıza şu çocuk hiç gay olabilir mi ?
Yok değil mi ? Ayrıca bu adamın nişanlısı Gae In ' dan daha güzeldi ki :(
Na Hye Mi ; -nişanlısı-
Yani kısacası dizideki tüm bayanlar Gae In ' den daha güzeldi ... Ama beni dizide en çok üzen şey In Hee ve Han Chang Ryul ' un ayrılmasıydı ... Çok üzüldüm o sahnelere bir de Ryul ve In Hee ' nin kavga ettiği yerde Ryul ' un üstünü çıkarması çok komikti ya ...
Aslında bu diziyi izlemeniz lazım ... Bu yüzden bu kadar yazmanın yeterli olduğunu düşünüyorum ...
2 Eylül 2013 Pazartesi
Fondant Garden
Merhaba evet hâlâ yaşıyorum ... Tatil yüzünden epey zamandır yazı atmıyodum ... Zaten bu yazılar saatlerimi alıyo diye boşluyodum ama gerçektende alıyor .... Neyse ben asıl yazıya geçiyim .... Bazen sesim kısılır ama yaşama belirtileri gösteririm :):):)
Epey oluyo Fondant Garden ' i de bitirmiş bulunuyorum ... Öncelikle çok güzel bir diziydi ... Bölüm başındaki müzikli yer de çok komikti ... Neyse onu bunu bırakıp yazıya geçiyorum ...
İlk bölümünde Min ' e acımıştım ... Ailesinin zoruyla evlendiriceklerdi çocuğu . Hem de balina gibi çirkin bir kızla , kimin gönlü el verir oğlunun balinayla evlenmesine ... En azından benim gönlüm izin vermez ... Ama bu konuda arkadaşını taktir ediyorum , yardım etti aşkıma yoksa olacakları düşünemiyorum .... Kaçış planı harikaydı ... Ama öncekinde yakayı hemen ele vermişti :):):) ... Bir de Mi En ile aynı taksiye binmişti ya çok güldüm ona ...
Mi En ' de tatlı kızdı ama ... Şirin bişeydi ve yakışıyolardı ... Ama başlarda Mi En ' e de çok kızdım .. Çocuğa çok sert davrandı , bir de kafasına tavayla vurdu ... Mi En ve arkadaşlarının Min ' i ne yapacaklarını karar vermeye çalıştıkları an vardı ya birden ortaya çıkıp '' Bi karar verdiniz mi '' dediği an ... Korkudan yüreğim ağzıma geldi , birden çıktı ortaya ... Hayalet gibi :):):) . Ama Mi En ilk başlarda bunun abisini sevmişti o zaman ona zevksiz kız nolcak diye kızmıştım .. Bizim aşkımız dururken gitti kime aşık oldu demiştim ... Ama sonra aklı başına geldi bizimkinin ...
Min neler çekti ondan .... Bu arada Min ' in Park Jung Min olduğunu söylememe gerek yok heralde ona yazılarda Min denir ... Neyse nerde kalmıştım ... Min ne acılar çekti , acıların çocuğu oldu aşkım hele bir de elini kaktüse batırınca çok üzüldüm , ondan çok benim canım acıdı ... Acaba orayı nasıl çektiler çok merak ediyorum ...
Mi En ' in arkadaşı olan kız da çok güzeldi ve o da Min ile yakışıyodu benim ilk başlardaki tahminim Min ' in ve o kızın sonradan birbirlerini sevmeleriydi ... Min ve o kız çıkmaya başlayınca da Mi En bu sefer onu sever diye düşündüm ama öyle olmadı ama iyikide olmadı ve bu sefer klasik olmamıştı ... Hani normalde kız yada erkek sonradan başkasını sever eskiden sevdiği kişi de sonradan ona aşık olur ya ... Klasik işte böyle olmaması ayrı bir güzel oldu ... Bir de babasının çocuğu bulduğu bölüm çok güzeldi... Tekrar aynı kızla evlendirmek istediği an öldüresim geldi ... Kız aylarca aynı yerde durmuş sanki yine köprüdeydi yine atlıycaktı ... Bu ne ya bu da durmadan atlıyo sahteden oda :):):): ...
Ama bu çocuk da durmadan hafızasını kaybediyor ... Ne iş anlayamadım gitti ... Ama Mi En ' in Min ' e üstünü giydirdiği bölüm çok komik ve acılıydı :(:(:(
Neyse en sonunda Mi En 'in arkadaşıyla eski sevgilisi evlenince hafiften bir rahatladım ... En azından Mi En o suratsıza bir daha dönemeyecekti ...
Bir noktada daha Min ' e sinir oldum , değinmeden geçemedim ... Bar ' a gitmesi yetmiyormuş gibi bir de kızlara asılıyo yaa ... Hem de ideal tipim diyo salakkk ..... Min ' de oraya gitti ya ben gül gül öldüm ... Ama salak kız tanımadığı herifle otele ne halt etmeye gidiyon neymiş iyilik edecekmiş... Min yetişmeseydi görürdün sen iyiliği ... Ama bizim Min naptı buldu kızı tuttu elinden çıkarttı odadan aferin tebrik ettim aşkımı :):):) ...Her neyse ya elim yoruldu artık şu yazıları ben söylesem bilgisayar yazsa siz beni o zaman göreceksiniz ama şans ne yapalım neyse sonuçta Mi En ve Min birbirine kavuştu ...
- Bu arada Mi En ve Min uyumlu oldu Mi En Min ... :):):)
Epey oluyo Fondant Garden ' i de bitirmiş bulunuyorum ... Öncelikle çok güzel bir diziydi ... Bölüm başındaki müzikli yer de çok komikti ... Neyse onu bunu bırakıp yazıya geçiyorum ...
İlk bölümünde Min ' e acımıştım ... Ailesinin zoruyla evlendiriceklerdi çocuğu . Hem de balina gibi çirkin bir kızla , kimin gönlü el verir oğlunun balinayla evlenmesine ... En azından benim gönlüm izin vermez ... Ama bu konuda arkadaşını taktir ediyorum , yardım etti aşkıma yoksa olacakları düşünemiyorum .... Kaçış planı harikaydı ... Ama öncekinde yakayı hemen ele vermişti :):):) ... Bir de Mi En ile aynı taksiye binmişti ya çok güldüm ona ...
Mi En ' de tatlı kızdı ama ... Şirin bişeydi ve yakışıyolardı ... Ama başlarda Mi En ' e de çok kızdım .. Çocuğa çok sert davrandı , bir de kafasına tavayla vurdu ... Mi En ve arkadaşlarının Min ' i ne yapacaklarını karar vermeye çalıştıkları an vardı ya birden ortaya çıkıp '' Bi karar verdiniz mi '' dediği an ... Korkudan yüreğim ağzıma geldi , birden çıktı ortaya ... Hayalet gibi :):):) . Ama Mi En ilk başlarda bunun abisini sevmişti o zaman ona zevksiz kız nolcak diye kızmıştım .. Bizim aşkımız dururken gitti kime aşık oldu demiştim ... Ama sonra aklı başına geldi bizimkinin ...
Min neler çekti ondan .... Bu arada Min ' in Park Jung Min olduğunu söylememe gerek yok heralde ona yazılarda Min denir ... Neyse nerde kalmıştım ... Min ne acılar çekti , acıların çocuğu oldu aşkım hele bir de elini kaktüse batırınca çok üzüldüm , ondan çok benim canım acıdı ... Acaba orayı nasıl çektiler çok merak ediyorum ...
Mi En ' in arkadaşı olan kız da çok güzeldi ve o da Min ile yakışıyodu benim ilk başlardaki tahminim Min ' in ve o kızın sonradan birbirlerini sevmeleriydi ... Min ve o kız çıkmaya başlayınca da Mi En bu sefer onu sever diye düşündüm ama öyle olmadı ama iyikide olmadı ve bu sefer klasik olmamıştı ... Hani normalde kız yada erkek sonradan başkasını sever eskiden sevdiği kişi de sonradan ona aşık olur ya ... Klasik işte böyle olmaması ayrı bir güzel oldu ... Bir de babasının çocuğu bulduğu bölüm çok güzeldi... Tekrar aynı kızla evlendirmek istediği an öldüresim geldi ... Kız aylarca aynı yerde durmuş sanki yine köprüdeydi yine atlıycaktı ... Bu ne ya bu da durmadan atlıyo sahteden oda :):):): ...
Ama bu çocuk da durmadan hafızasını kaybediyor ... Ne iş anlayamadım gitti ... Ama Mi En ' in Min ' e üstünü giydirdiği bölüm çok komik ve acılıydı :(:(:(
Neyse en sonunda Mi En 'in arkadaşıyla eski sevgilisi evlenince hafiften bir rahatladım ... En azından Mi En o suratsıza bir daha dönemeyecekti ...
Bir noktada daha Min ' e sinir oldum , değinmeden geçemedim ... Bar ' a gitmesi yetmiyormuş gibi bir de kızlara asılıyo yaa ... Hem de ideal tipim diyo salakkk ..... Min ' de oraya gitti ya ben gül gül öldüm ... Ama salak kız tanımadığı herifle otele ne halt etmeye gidiyon neymiş iyilik edecekmiş... Min yetişmeseydi görürdün sen iyiliği ... Ama bizim Min naptı buldu kızı tuttu elinden çıkarttı odadan aferin tebrik ettim aşkımı :):):) ...Her neyse ya elim yoruldu artık şu yazıları ben söylesem bilgisayar yazsa siz beni o zaman göreceksiniz ama şans ne yapalım neyse sonuçta Mi En ve Min birbirine kavuştu ...
- Bu arada Mi En ve Min uyumlu oldu Mi En Min ... :):):)
1 Eylül 2013 Pazar
Playful Kiss
Playfull Kiss için ilk başta çok önyargılıydım hele ilk bölümü 3 kere açıp kapattım ... Çünkü başta bana biraz salakça gelmişti ama sonradan kendimi zorlayıp ilk bölümü bitirdim ... Ama nasıl bitirdim yani anlatamam ... Neyse bunları geçiyorum ... İlk olarak Oh Ha Ni 'nin arkadaşlarından bahsedeyim ... Ne salak şeydi onlar ya ... Kızla çocuğu iki saniye bırakmadılar .. Bi de durmadan dedikodu yapıyolar ya :)
Bunun dışında Baek Seung Jo ' nun , Oh Ha Ni ' ye ilk başlarda yaptıkları sinirlerimi zıplattı ya ... Gerçi Oh Ha Ni ilk başlarda azzıcık çirkidi yani çok tipli değildi ... Ama yinede mutlu sonu güzeldi ... Ama bana sorarsanız Oh Ha Ni ' nin yeride City Hunter de ajan olan kız Kim Na Na olabilirdi ... Ama gerçi o en son bildiğime göre Lee Min Ho ' nun sevgilisiydi ama neyse ...
Baek Seung Jo ' nun annesi ayrı bir depremdi ... Çocuğu bir rahat bırakmadı ... İkisi de ne yaparsa yapsın millete yayıyodu çok sinir oldum ... Anne dediğin öyle mi olur ? Olmaz ... Oh Ha Ni ' nin evde yanlız kaldığı zaman yemek yapmaya çalışması çok komikti ... Neredeyse evi yakıyodu kız ya adam zor yetişti , madem bilmiyosun ne halt etmeye mutfağa giriyosun ? Allahtan Baek Seung Jo oradaydı da yemek yaptı bi de kızın yaptığı o yemek neydi ya ... Yüzüne bakılmıyodu ... Ama esas oğlumuz :) ne yaptı girdi mutfağa saniyesinde sofra kurdu çocuk ... Bir de Hae Rea benim sinirimi oynattı ya ... Bi düş şu çocuğun yakasından , çocuk tenis kulübüne gidiyo bu kız orda , çocuk işe gidiyo kız orda , çocuk yatırım için biriyle görüşcek kız yine orda ... Çocuğun alacağı varsa da almazdı yani :) .. Ama Oh Ha Ni ' de bu konuda onunla aynı oldu , sabahtan akşama kadar çocuğun iş yerinden ayrılmadı ...
Ben Oh Ha Ni ' den hoşlanan o salak giyimli özürlü tavırlı çocuğa da çok acıdım ama ya sonralardan adam gibi giyinmeye başladı ... Bir de pizza ödüllü yarışta Oh Ha Ni ' nin öğretmeni , Baek Seung Jo ' nun öğretmeninin şortunu yırtmıştı ya o da bence çok komik olmuştu ama Baek Seung Jo ' nun yaptığı ve beni sinir eden şeylerden biri mezuniyet yemeğinde Oh Ha Ni ' yi rezil etmesi hem dalga geçiyo hem de gülüyo gıccıkk ...
Bence bu kadar anlatmak yeterli ya zaten düzenleyemedim ... Bi başından bi sonundan anlattım ... Zaten bu diziyi çok anlatırsam zevki kalmazdı , izleyin ...
City Hunter
Dün itibariyle bu diziyi de bitirmiş oluyorum. Çok güzel bir diziydi . Polisiye ve intikam karışımı bir şeydi. Bu dizide Lee Min Ho ' ya tek kızdığım nokta Savunma Bakanı ' nın oğullarını askere göndermesi ... Kendi gitti sanki ... Neys ekonuya geçelim .
Hikaye ' nin Konusu ;
Lee Yoon Sung (Lee Min Ho) henüz bir aylıkken ölen babasının en yakın arkadaşı tarafından kaçırılır ve babasıyla birlikte ölen 20 askerin intikamını almak için eğitilir.. 17 yaşındayken tüm bunları öğrenir ve bambaşka bir insan olmak üzere kendini geliştirir. Yıllar sonra mükemmel kariyeriyle ile Seul’e dönen Yoon Sung uzman olarak Choong Wa Dae’de çalışmaya başlar fakat asıl görevi çeşitli yasadışı suçlara da bulaşmış olan 5 kişiden babasının ve Nampo Limanı’nda ölen askerlerin intikamını almaktır..
İlk olarak 1. bölüm harikaydı . Askerlerin öldüğü bölüm acılı olsa da gerçekçiydi . Ardından yıl atladıktan sonra Lee Min Ho’nun 17 yaşındaki haline bayılım ... Bir de filin üstündeki hali beni benden aldı resmen . Tatlı, sevimli, her şeyden habersizdi zavallım. Dağınık saçları , salaş kıyafetleri falan gerçekten süperdi ... Yemek yiyişi, kızlara göz kırpması falan ...
Daha sonra dönüşeceği karizmatik, kariyerli, cool ve maalesef hallyu star saçıyla Seul’e dönen Yoon Sung’dan daha çok sevdim hatta çıtır Yoon Sung’u ...
Bu da hem gerçek hayatta hem de dizideki sevgilisi Kim Na Na (Park Min Young)... Keşke sevgili olduklarını öğrenmeden önce izleseydim bu diziyi . Her gördüğüm yerde “Ayy şurası da çok çirkinmiş, uff neresini sevdi ki bu kızın?” şeklindeki çamur atma faaliyetlerimi bıkmadan , usanmadan sürdürdüm ... Neyse kıskançlığımı bir kenara atıyorum , bildiğimiz üzere Nana başkanın koruması ve Yoon Sung’un Judo hocası... Bu kadar minyon, mini minnacık bir insanın koruma olabileceğine inanamıyor insan ama gerçek bu... Çok akıllı, tatlı, duygusal, şahane bir karakter kendisi.. Baştan sona sevmediğim, rahatsız olduğum hiçbir şeyle karşılaşmadım Nana’da..
Diğer dizilerde esas kızların yüzsüzlük edip esas oğlanın peşinden ayrılmamasına sinir olurum aslında ama bunda öyle bir şey olmadı. Çünkü biliyorum ki bu ikilinin bir arada olması gerçekten çok zordu ve kız çocuğu çok ama çok seviyordu... Son bölüme kadar yanlış anlaşma , bir ayrılıp bir barışma falan olmadan yaşadılar aşklarını, uzaktan da olsa...Ama başkanın küçük kızı sinirlerimi bozdu ... Çocuk nereye baksa hoopp bizim bücürük orda ... Bi düş şu çocuğun peşinden ya ... Bücürük işte . O bebe senin gibi küçük bebeyi ne yapsın ... Bir se yanında Na Na varken . Son dakikaya kadar ayrılmadı çocuğun yanından. İkilinin en sevdiğim sahnesi de judo dersi sahnelerinden biri oldu.. Bu sahnede kız Yoon Sung’un City Hunter olduğunu ve omzunun yaralı olduğunu biliyor ama bunu çaktırmaması, çocuğu yerden yere atması gerekiyordu. İkili böyle hüzünlü hüzünlü bakıştılar, kız yapamadı ... Ne tatlı kız bu Nana ya... Amaa.. Beğenmedim ki ben bu kızı, Lee Min Ho ’nun sevgilisinin daha güzel bir kız olmasını ummuştum , neyse fazla objektif olamıyorum sanırım, oğlumuz beğenmiş sonuçta Allah ayırmasın ...
Dizinin ağır toplarından, Yoon Sung’un üvey babası Lee Jin Pyo, sahte kimliğiyle Steve Lee. Yıllar önce ölen askerlerin içinden bir tek O sağ kurtulmuştu , acıdım yaa ... Yaşamasının tek amacı öldürülen arkadaşlarının intikamını almaktı. Adamda merhamet şefkat gibi duygular kalmamış, ama haklıydı da ... Dizinin başında Yoon Sung için bacağını feda ediyor ama bunu bile intikam alması için yetiştirdiği çocuğa bir şey olmasın diye yaptığını düşünüyordum ben ama sonradan anladım ki bunu gerçekten Lee Min Ho ' yu kurtarmak için yapmıştı ... Amaa... Ben bu adamı çok sevdim, böyle karizmatik bir rol bulmuş kendisine ... Adamın bakışları, alttan alttan gülüşü falan çok çekici aslında ... Dizinin sonunda da “City Hunter benim!” dedi ya . Etkilendim ama bir bakıma oydu gerçektende adamın lakabını bile buldum ... '' İNTİKAM SAVAŞÇISII '' etkileyici bir lakap .. Gerçek Şehir Avcısı da böyle olur zaten , karıncayı incitmekten korkan çıtırımız Yoon Sung’umuz için bu görev fazla olmuş bence...
Bu da Savcı Kim Young Joo (Lee Joon Hyuk).. Dizinin ilk bölümünden itibaren City Hunter’ın ve onun kendisine gönderdiği suçluların gizemini çözmeye çalışıyor.. Ben bu adama çok üzüldüm, 20 bölüm boyunca her şeyi anlıyor, her sırrı çözüyor ama bir türlü kanıtlayamıyor,ama bence kanıtlamak da istemedi yoksa bu kadar azimli bir adam kanıtlayabilirdi. City Hunter’ın maskesini düşürüp de kimliğini anladığı zaman ona “Git!” demesi çok karizmatikti , kalbimi kazandı işte orada ... City Hunter’ın maskesi meselesi de ayrı bir sorun zaten, abi maske el kadar , adam kabak gibi ortada ve sen 2 metre uzağındasın bir zahmet tanı yani.. Ayrıca her yerde Lee Min Hoo gibi uzun, kaslı, yapılı, manken gibi çocuk kaynıyor sanki, insan arkadan görse tanır yahu ...
Bu da Yoon Sung’un annesi Lee Kyung Hee. Bu kadını ilk Shining Inheritance’da görmüştüm Burada ise Shining Inheritance’taki rolünün tam aksine ömrü oğlunu görme umuduyla geçmiş zavallı bir kadın Kyung Hee... Dizinin her bölümünde “Kavuşsunlar artık yeter!” diye bas bas bağırmıştım yani ... Ama çok şükür son bölüm gelmeden kavuştular ana oğul ... Bir de en sonda çocuk gerçek babası sandığı adamın da gerçek babası olmadığını öğrendi , kaç babası var bu çocuğun yahu dedim artık, yazık Her şeye rağmen annesini suçlamaması çok güzeldi, çocuk aşmış artık, olgunlaşmış yahu
Min Ho’nun saçı için ayrı bir parantez açmadan geçemeyeceğim.. Hallyu star saçı ona yakışıyor ama yine de ona her saçın yakıştığı kesin - apaçi model hariççç - . Personal Taste’de saçları yakışmıştı ama ... Her neyse ya Min Ho her haliyle kabulümüz :):):) ...
İki saç arasında siz karar verirrsiniz :):)
CİTY HUNTER ;
PERSONEL TASTE ;
Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim bir nokta var ... Dövüşmek bir insana ancak bu kadar yakışabilir herhalde.. Hele o merdivenlerden inerken uçarak tek bir tekme darbesiyle karşısındakini yere serdiği bir sahne vardı, yine defalarca izlenesi cinstendi.. Neyse iyice fangirl yazısı kıvamına giriyor post, her neyse nerede kalmıştık biz? Ha, Lee Min Ho dizi boyunca bu kadar dövüştü bir kez burnu bile kanamadı kardeşim! Yüzünde bir çizik bile göremeden bitirdik diziyi, savcının karısı bile iki tokatlandı yüzü mosmor oldu, ama belki de çocuk öyle iyi eğitilmiştir ki artık vücudunda iz kalmıyordur falan , şaka bir yana Lee Min Ho gerçekten o bebek yüzüyle, uzun, kaslı da olsa narin vücuduyla, şık kıyafetleriyle bir türlü “city hunter” izlenimini veremedi bana, tamam çocuk koskoca Blue House’da çalışıyor, bakımlı olmalı falan ama savaşçı denince azıcık kirli sakallı, yapılı, salaş kıyafetli, yüzünde birkaç çizik olan biri geliyor benim gözümün önüne... Ama bu versiyon süperdi ... Tüm '' cty hunter'' ler böyle olsa keşke :):) ...
Dizinin bu sahnesini ne zaman görsem gülmekten alamıyorum kendimi çünkü nasıl çekildiğini gördüm TV’de.. Kızın altında sebze kasası gibi bir şey vardı, ancak ulaşabiliyordu Min Ho’nun boyuna Gerçekte de kasa gerekebilir gibi saçma sapan düşünceler geldi aklıma kovdum sonra onları, ayakta öpüşmek zorunda değiller ya kardeşim .. Ama gerçektende komik düşünsenize çekimdesiniz ve ayağınızın altında bir kasa var :):):) - neyse konuya dönelim -
Dizide rahatsız olduğum kısımlar var mıydı diye düşünüyorum, yoktu sanırım... İyi ki dizinin sonunda Başkan suçsuz, sütten çıkmış ak kaşık çıkmadı, politika için pisliğe bulaşmak zorunda kalan sıradan bir insan olduğunu gördük Başkan’ın... Böylesi çok iyi olmuş.. Buna ilaveten çoğu şey hazır olarak geldi Yoon Sung’un önüne, birçok olayda araştırma yapmasına bile gerek kalmadan tesadüfen işlerin iç yüzünü öğrendi. Bazı şeylerin ortaya çıkması fazla kolay oldu hatta, bu da masalsı geldi bana yine.. Ve son bir soru.. Benim bildiğim kadarıyla mahkeme kararı alınmadan çekilen kayıtlar delil olarak kullanılamıyor. Kore’de böyle değil mi acaba? Merak ettim...
Ve dizinin sonu.. Ucu açık bitirilmiş bildiğimiz gibi.. İyi mi olmuş kötü mü olmuş karar veremedim ben aslında.. Hollywood filmlerinden alışkınım böyle sonlara ama yönetmen sonu bize bırakmasaydı daha iyi olabilirdi.. Daha farklı bir son düşünmek istesem de düşünemiyorum, üvey baba Başkan’ı öldürmeye and içmiş ve Yoon Sung iki babasının da ölmesine razı değil... En fazla ikisini yalnız bırakıp kozlarını paylaşmalarını bekleyebilirdi ki biliyoruz Yoon Sung böyle biri değil.. Bu yüzden sonun çok da kötü olmadığını düşünüyorum ben, hatta Yoon Sung’un ölmesi, babasıyla ellerinin birleşmesi falan oldukça etkili olmuş, ki ben etkisini hala atamadım üstümden.. Lee Min Ho’nun buradaki performansı gerçekten şahaneydi, gözleri dolu dolu üvey babasına “Öz babamı öldürsem mutlu mu olacaksın? Benim için bacağını kaybetmiş olan babam karşıma geçmiş bana silah çekiyor.. Ne haldeyim biliyor musun? Ben sadece seninle sıradan ve mutlu bir hayat yaşamak istemiştim..” dediği yerde koptum ben zaten...-ağladım:(- Ve son olarak ben Yoon Sung’un öldüğünü düşünüyordum, ama en son sahnede arabasını sürerken gördük kendisini...
- SONNN -
Hikaye ' nin Konusu ;
Lee Yoon Sung (Lee Min Ho) henüz bir aylıkken ölen babasının en yakın arkadaşı tarafından kaçırılır ve babasıyla birlikte ölen 20 askerin intikamını almak için eğitilir.. 17 yaşındayken tüm bunları öğrenir ve bambaşka bir insan olmak üzere kendini geliştirir. Yıllar sonra mükemmel kariyeriyle ile Seul’e dönen Yoon Sung uzman olarak Choong Wa Dae’de çalışmaya başlar fakat asıl görevi çeşitli yasadışı suçlara da bulaşmış olan 5 kişiden babasının ve Nampo Limanı’nda ölen askerlerin intikamını almaktır..
İlk olarak 1. bölüm harikaydı . Askerlerin öldüğü bölüm acılı olsa da gerçekçiydi . Ardından yıl atladıktan sonra Lee Min Ho’nun 17 yaşındaki haline bayılım ... Bir de filin üstündeki hali beni benden aldı resmen . Tatlı, sevimli, her şeyden habersizdi zavallım. Dağınık saçları , salaş kıyafetleri falan gerçekten süperdi ... Yemek yiyişi, kızlara göz kırpması falan ...
Daha sonra dönüşeceği karizmatik, kariyerli, cool ve maalesef hallyu star saçıyla Seul’e dönen Yoon Sung’dan daha çok sevdim hatta çıtır Yoon Sung’u ...
Bu da hem gerçek hayatta hem de dizideki sevgilisi Kim Na Na (Park Min Young)... Keşke sevgili olduklarını öğrenmeden önce izleseydim bu diziyi . Her gördüğüm yerde “Ayy şurası da çok çirkinmiş, uff neresini sevdi ki bu kızın?” şeklindeki çamur atma faaliyetlerimi bıkmadan , usanmadan sürdürdüm ... Neyse kıskançlığımı bir kenara atıyorum , bildiğimiz üzere Nana başkanın koruması ve Yoon Sung’un Judo hocası... Bu kadar minyon, mini minnacık bir insanın koruma olabileceğine inanamıyor insan ama gerçek bu... Çok akıllı, tatlı, duygusal, şahane bir karakter kendisi.. Baştan sona sevmediğim, rahatsız olduğum hiçbir şeyle karşılaşmadım Nana’da..
Diğer dizilerde esas kızların yüzsüzlük edip esas oğlanın peşinden ayrılmamasına sinir olurum aslında ama bunda öyle bir şey olmadı. Çünkü biliyorum ki bu ikilinin bir arada olması gerçekten çok zordu ve kız çocuğu çok ama çok seviyordu... Son bölüme kadar yanlış anlaşma , bir ayrılıp bir barışma falan olmadan yaşadılar aşklarını, uzaktan da olsa...Ama başkanın küçük kızı sinirlerimi bozdu ... Çocuk nereye baksa hoopp bizim bücürük orda ... Bi düş şu çocuğun peşinden ya ... Bücürük işte . O bebe senin gibi küçük bebeyi ne yapsın ... Bir se yanında Na Na varken . Son dakikaya kadar ayrılmadı çocuğun yanından. İkilinin en sevdiğim sahnesi de judo dersi sahnelerinden biri oldu.. Bu sahnede kız Yoon Sung’un City Hunter olduğunu ve omzunun yaralı olduğunu biliyor ama bunu çaktırmaması, çocuğu yerden yere atması gerekiyordu. İkili böyle hüzünlü hüzünlü bakıştılar, kız yapamadı ... Ne tatlı kız bu Nana ya... Amaa.. Beğenmedim ki ben bu kızı, Lee Min Ho ’nun sevgilisinin daha güzel bir kız olmasını ummuştum , neyse fazla objektif olamıyorum sanırım, oğlumuz beğenmiş sonuçta Allah ayırmasın ...
Dizinin ağır toplarından, Yoon Sung’un üvey babası Lee Jin Pyo, sahte kimliğiyle Steve Lee. Yıllar önce ölen askerlerin içinden bir tek O sağ kurtulmuştu , acıdım yaa ... Yaşamasının tek amacı öldürülen arkadaşlarının intikamını almaktı. Adamda merhamet şefkat gibi duygular kalmamış, ama haklıydı da ... Dizinin başında Yoon Sung için bacağını feda ediyor ama bunu bile intikam alması için yetiştirdiği çocuğa bir şey olmasın diye yaptığını düşünüyordum ben ama sonradan anladım ki bunu gerçekten Lee Min Ho ' yu kurtarmak için yapmıştı ... Amaa... Ben bu adamı çok sevdim, böyle karizmatik bir rol bulmuş kendisine ... Adamın bakışları, alttan alttan gülüşü falan çok çekici aslında ... Dizinin sonunda da “City Hunter benim!” dedi ya . Etkilendim ama bir bakıma oydu gerçektende adamın lakabını bile buldum ... '' İNTİKAM SAVAŞÇISII '' etkileyici bir lakap .. Gerçek Şehir Avcısı da böyle olur zaten , karıncayı incitmekten korkan çıtırımız Yoon Sung’umuz için bu görev fazla olmuş bence...
Bu da Savcı Kim Young Joo (Lee Joon Hyuk).. Dizinin ilk bölümünden itibaren City Hunter’ın ve onun kendisine gönderdiği suçluların gizemini çözmeye çalışıyor.. Ben bu adama çok üzüldüm, 20 bölüm boyunca her şeyi anlıyor, her sırrı çözüyor ama bir türlü kanıtlayamıyor,ama bence kanıtlamak da istemedi yoksa bu kadar azimli bir adam kanıtlayabilirdi. City Hunter’ın maskesini düşürüp de kimliğini anladığı zaman ona “Git!” demesi çok karizmatikti , kalbimi kazandı işte orada ... City Hunter’ın maskesi meselesi de ayrı bir sorun zaten, abi maske el kadar , adam kabak gibi ortada ve sen 2 metre uzağındasın bir zahmet tanı yani.. Ayrıca her yerde Lee Min Hoo gibi uzun, kaslı, yapılı, manken gibi çocuk kaynıyor sanki, insan arkadan görse tanır yahu ...
Bu da Yoon Sung’un annesi Lee Kyung Hee. Bu kadını ilk Shining Inheritance’da görmüştüm Burada ise Shining Inheritance’taki rolünün tam aksine ömrü oğlunu görme umuduyla geçmiş zavallı bir kadın Kyung Hee... Dizinin her bölümünde “Kavuşsunlar artık yeter!” diye bas bas bağırmıştım yani ... Ama çok şükür son bölüm gelmeden kavuştular ana oğul ... Bir de en sonda çocuk gerçek babası sandığı adamın da gerçek babası olmadığını öğrendi , kaç babası var bu çocuğun yahu dedim artık, yazık Her şeye rağmen annesini suçlamaması çok güzeldi, çocuk aşmış artık, olgunlaşmış yahu
Min Ho’nun saçı için ayrı bir parantez açmadan geçemeyeceğim.. Hallyu star saçı ona yakışıyor ama yine de ona her saçın yakıştığı kesin - apaçi model hariççç - . Personal Taste’de saçları yakışmıştı ama ... Her neyse ya Min Ho her haliyle kabulümüz :):):) ...
İki saç arasında siz karar verirrsiniz :):)
CİTY HUNTER ;
PERSONEL TASTE ;
Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim bir nokta var ... Dövüşmek bir insana ancak bu kadar yakışabilir herhalde.. Hele o merdivenlerden inerken uçarak tek bir tekme darbesiyle karşısındakini yere serdiği bir sahne vardı, yine defalarca izlenesi cinstendi.. Neyse iyice fangirl yazısı kıvamına giriyor post, her neyse nerede kalmıştık biz? Ha, Lee Min Ho dizi boyunca bu kadar dövüştü bir kez burnu bile kanamadı kardeşim! Yüzünde bir çizik bile göremeden bitirdik diziyi, savcının karısı bile iki tokatlandı yüzü mosmor oldu, ama belki de çocuk öyle iyi eğitilmiştir ki artık vücudunda iz kalmıyordur falan , şaka bir yana Lee Min Ho gerçekten o bebek yüzüyle, uzun, kaslı da olsa narin vücuduyla, şık kıyafetleriyle bir türlü “city hunter” izlenimini veremedi bana, tamam çocuk koskoca Blue House’da çalışıyor, bakımlı olmalı falan ama savaşçı denince azıcık kirli sakallı, yapılı, salaş kıyafetli, yüzünde birkaç çizik olan biri geliyor benim gözümün önüne... Ama bu versiyon süperdi ... Tüm '' cty hunter'' ler böyle olsa keşke :):) ...
Dizinin bu sahnesini ne zaman görsem gülmekten alamıyorum kendimi çünkü nasıl çekildiğini gördüm TV’de.. Kızın altında sebze kasası gibi bir şey vardı, ancak ulaşabiliyordu Min Ho’nun boyuna Gerçekte de kasa gerekebilir gibi saçma sapan düşünceler geldi aklıma kovdum sonra onları, ayakta öpüşmek zorunda değiller ya kardeşim .. Ama gerçektende komik düşünsenize çekimdesiniz ve ayağınızın altında bir kasa var :):):) - neyse konuya dönelim -
Dizide rahatsız olduğum kısımlar var mıydı diye düşünüyorum, yoktu sanırım... İyi ki dizinin sonunda Başkan suçsuz, sütten çıkmış ak kaşık çıkmadı, politika için pisliğe bulaşmak zorunda kalan sıradan bir insan olduğunu gördük Başkan’ın... Böylesi çok iyi olmuş.. Buna ilaveten çoğu şey hazır olarak geldi Yoon Sung’un önüne, birçok olayda araştırma yapmasına bile gerek kalmadan tesadüfen işlerin iç yüzünü öğrendi. Bazı şeylerin ortaya çıkması fazla kolay oldu hatta, bu da masalsı geldi bana yine.. Ve son bir soru.. Benim bildiğim kadarıyla mahkeme kararı alınmadan çekilen kayıtlar delil olarak kullanılamıyor. Kore’de böyle değil mi acaba? Merak ettim...
Ve dizinin sonu.. Ucu açık bitirilmiş bildiğimiz gibi.. İyi mi olmuş kötü mü olmuş karar veremedim ben aslında.. Hollywood filmlerinden alışkınım böyle sonlara ama yönetmen sonu bize bırakmasaydı daha iyi olabilirdi.. Daha farklı bir son düşünmek istesem de düşünemiyorum, üvey baba Başkan’ı öldürmeye and içmiş ve Yoon Sung iki babasının da ölmesine razı değil... En fazla ikisini yalnız bırakıp kozlarını paylaşmalarını bekleyebilirdi ki biliyoruz Yoon Sung böyle biri değil.. Bu yüzden sonun çok da kötü olmadığını düşünüyorum ben, hatta Yoon Sung’un ölmesi, babasıyla ellerinin birleşmesi falan oldukça etkili olmuş, ki ben etkisini hala atamadım üstümden.. Lee Min Ho’nun buradaki performansı gerçekten şahaneydi, gözleri dolu dolu üvey babasına “Öz babamı öldürsem mutlu mu olacaksın? Benim için bacağını kaybetmiş olan babam karşıma geçmiş bana silah çekiyor.. Ne haldeyim biliyor musun? Ben sadece seninle sıradan ve mutlu bir hayat yaşamak istemiştim..” dediği yerde koptum ben zaten...-ağladım:(- Ve son olarak ben Yoon Sung’un öldüğünü düşünüyordum, ama en son sahnede arabasını sürerken gördük kendisini...
- SONNN -
24 Ağustos 2013 Cumartesi
Boys Over Flowers
Boys Over Flowers ;
Hakkında uzunca konuşmak gerekir aslında o kadar çok konuşulacak şey var ki ... Ben çince versiyonunu izlemedim. İzlemeyide düşünmüyorum.Bu yüzden sadece Kore ve Japon versiyonu üzerinde duracağım.
- İlk olarak dizinin Kore versiyonu “Kkotboda Namja”yı izledim azım açık kaldı resmen. O çocukları nasıl bulup da bir araya koymuşar . Bir de adamlar okadar çok para dökmüş ki ... O adalar GU JUN PYO 'nun evi , okul , arabalar , kıyafetler , uçaklar ... Çok fazla şey var . Masal gibi izledim diziyi . Ama Japon versiyonu daha güzeldi . Mesela okulu . Benim okulum gibiydi . Sıradandı ama Shinwa neydi öyle ya ... Saray yavrusu gibi okuldu gerçektende.
- İlk başta Kore versiyonunu izleyenler Hana Yori Dango ' yu çok beğenmemiş olabilir. Hatta '' ucuz yapım '' olduğunu düşünebilir. Ama böylesi biraz daha iyi olmuş. Kore versiyonu da güzeldi ama masal gibiydi resmen. Takıldıkları yerler falan ...
İki versiyonuda iki sezon şekline düşünüyorum da Kore versiyonunda ikinci sezon çok yavaştı . Ne kadar sıkıldım anlatamam . Ana karakterler birbirinin yüzüne bakmadı resmen ya ... Jun Pyo’nun yüzü hiç gülmedi . O şapşal gülüşünü özledim resmen ya :) . Ama Japon versiyonun ikinci sezonu biraz daha romantik ve sıcak geçti .
- Japon versiyonunun bazı kısımları daha mantıklı olmuştu . Örneğin Hana Yori Dango’nun ikinci sezonunda Tsukasa’nın Makino’yu unutmasının düzgün bir sebebi vardı . İntihar eden o adam çocuğu derinden etkilemiş artı uzun bir zaman geçmiş ve çocuk doğal olarak kızdan soğumuş.. Kore versiyonunda o intihar eden adam yok, Jun Pyo annesinin tehdidiyle “sen silmek istediğim bir lekesin” diyor kıza. Türk filmi moduna çektiler diziyi .
- Kore versiyonunun ilk sezonu bence daha samimi ve sıcaktı. Jun Pyo , Jan Di 'nin evine gidiyo , ailesiyle tanışıyo . O küçük evde kalıyo , onun ailesiyle vakit geçiriyo falan ... f4 'ün ikiliyi hastanede barıştırdıkları yerler falan çok güzeldi .
Yoon Ji Hoo ' yu ikinci sezon Jun Pyo 'dan daha fazla görür oldum . Ama buna kızmamın sebebi Jan Di 'nin peşinden gitmedsiydi . Kız temizliğe gidiyo hoop bizim Ji Hoo karşısında , muayenehaneye gidiyo hoop bizim Ji Hoo karşısında ... Bi bırak şu kızın peşini be çocuk ... Etrafında çok güzel kızlar var bu gudubeti ne yapacaksa artık ... hıhhh :):)
- Ama Rui’cim öyle miydi.. ilk sezon biraz ön planda olsa da ikinci sezon görmedim bile ben çocuğu.. çok cooldu gerçekten. Ji Hoo o cool tavırlara sahip olamadı. Jan Di için ağladı falan.. cık cık.. ben Rui’nin karakterini daha çok sevdim kısacası...
Hayır Ji Hoo ' nun göz yaşına yazıktı yani öyle gudubet bir kız için neden göz yaşı döküyo ki zaten ayrıca bence Jun Pyo ' dan biraz daha yakışıklıydı.
- İki versiyonda da yarışma var. birinde Makino yarışıyor diğerinde hepsi hurra birden yarışa girdiler. Bi kere size ne oluyo bu Jan Di ve Jun Pyo arasında siz ne giriyosunuz işin içine ... Bu yönden Kore versiyonunda biraz kötü olmuştu bence. Hepsi birden yarışa dalıyo sanki ucunda dünyalar var :) . İki yarışma da birbirinden tamamen farklıydı ama yine de Kore versiyonunda yapılan yarışma senaryoya uymuştu. Kore versiyonunda yine Jan Di - Ji Hoo yakınlığı vurgulanmış tek fark buydu... Bu Jan Di ' de ne ayran gönüllü bir kızdı ya bi Jun Pyo bi Ji Hoo grubu dağıtıyodu neredeyse , neyse ki Jun Pyo ile barıştı . Güzelim grubun içine edecekti yoksa ...
-Woo Bin , Gu Jun Pyo , Yoon Ji Hoo , Yi Joong hepsi resmen doğal afetti ama bir de sonradan f4 yetmezmiş gibi Haje geldi ... O da yıktı ortalığı resmen. Keşke az daha oynasaydı ama ortada saçma birşey vardı o adam nasıl lideli oluyo ya . Ama eğer grup f5 olsaydı Kesin gruptaydı ... O derece yani
- Ama Hana Yori Dango 'da Junpei beni benden geçirdi. Herifte laz burnu vardı resmen ya ... Haje ' nin yanından geçmeyi bile başaramadı . Zaten Kore versiyonundaki çocuklar çok tatlıydı . Onların üstüne görmedim . O derecede anlatayım . Beni en çok şaşırtan şeylerden biri Woo Bin , gıkı çıkmadı çocuğun hayalet gibi kaldı resmen . Ama Japon versiyonunda öyle değil.
Bu da Junpei ;
Çocuktaki laz burnu olmasa var ya ... Ama sıkı durun . Çok önemli bir şey daha öğrendim bununla birlikte ... Bizim laz burunlu Junpei :) meğersem Hana Kimi’deki tatlı Nakatsu'nun ta kendisiymiş .
Nakatsu ;
Bunu öğrenince bir dakika donuk kaldım ya inanabiliyo musunuz ? O burnu oraya nasıl koymuşlar ya ... Laz burnunu atınca çok tatlı olmuş çocuk. Ama hâlâ şaşkınlık içerisindeyim . İki resim arasında 7 farkı geç milyarlarca fark var ya ...
Bu arada f4 'ü Haje yi geçelim de bayanlara gelelim .
- Öncelikle Jan Di vakası Allahım ' ya Kore versiyonunun senaristlerine o kadar kızgınım ki ... Bizim tatlı Makino ' muzun yerine neden bu denli gudubet bir karakter koymuşlar anlam veremedim . Makino tatlıydı, duygusaldı, romantikti, aşkı için neler yaptı. İkinci sezonda bile Tsukasa’yı arayıp “seni seviyorum” diye ağladı hatta... Ama Jan Di, ruhsuz duygusuz kızın teki çıktı . Çocuk o kadar şey yaptı bir kere teşekkür ederim demedi . Hep kızdı , bağırdı . Makino ' muz öyle miydi oysaki . Bu yüzden Jan Di en sevmediğim bayan karakterler aradında halay başı gibi birşey oldu yani :):) ...
Ve çok büyük bir fark daha Makino o okula bileğinin hakkıyla ve zekasıyla burslu olarak girerken Jan Di şans eseri girdi . Ve o Haje 'nin üvey abisi olan çocuğun çatıya çıkması , atlamaya kalkması çok saçmaydı olmadı bırak o okulu bi okul yüzünden adamın psikoloji gitti ... - BU KISMA ÜZÜLDÜM YAA -
- Hana Yori Dango’nun özellikle ilk sezonunda Tsukasa çok sert bir karakterdi. Tepkileri falan bayağı korkutucuydu aslına bakılırsa. Bizim Jun Pyo bile daha insaflıydı ilk başlarda . Sırf sarıldıkları için Makino ve Rui’yi rezil etti ... Ama talihsiz Jun Pyo’cum ne yapsın? kızı tatile götürdü hem de hiç gidemeyeceği bir yere . Kıza birsürü şey yaptı , o kadar para harcadı ama kız gitti çocuğun kankasıyla öpüştü... Sonra, ilk bölümlerde bir parti vardı . Sanırım Rui Makino’ya “çok güzelsin”demişti ve o da onca insanın önünde Rui’ye tokat atmıştı... Jun Pyo gerçekten Tsukasa ' nın yanında melek kalıyordu yani o derece ...
Kkkotboda Namja’nın ilksezonu gerçekten çok güzeldi, çok değişik, romantik sahneler eklenmiş dizinin orijinaline... Mesela Jan Di ailesiyle yol kenarında seyyar satıcılık yaparken Jun Pyo’nun annesinin kızı rezil etmesi, Jun Pyo’nun ise buna rağmen arabadan çıkıp inadına Jan Di’nin yanında olması yine Japon versiyonunda eksik olanlardandı..
- Aynı zamanda Tsukasa’nın New York’a gittiği bölümde Makino’nun onu gitmeden yakalayıp “seni seviyorum” demesi çok güzeldi. Kore versiyonunda o da yok. Hangi senarist romantik bir sahneyi neden diziden çıkarır anlamadım... Jan Di ancak uçağa bakabildi uzaktan. Ve o da yine kahramanımız Ji Hoo sayesinde...Gerçi Jan Di uçağı yakalasaydı da en fazla “hoşçakal” derdi çocuğa ruhsuz şey nolcak ...
- Senaristlere bir konuda daha kızgınım . Daha önce söylemiştim ama Woo Bin çok arkada kaldı. Ama Japon versiyonunda hayatı daha ön planda . Woo Bin resmen süs aksesuarlık görevi gördü dizide . Hayalet gibiydi resmen . Keşke buna biraz daha dikkat edilseydi . Çorbacının bile 10 ' da 1 'i kadar çıkmadı karşımıza.
Ve yine benim sevdiğim yerlerden biri de Woo Bin 'in ve Yi Joong'un Jun Pyo ile evlendirilmek istenen kızı oyalarken olanlardı . Özellikle sergide kızın Kralice Elizabeth 'in en sevdiği parçayı Yi Joong verince evdeki evcilk aslanımın mama kabı yaparım dediğinde Yi Joong ' un yüz ifadesiydi :):) gerşektende komikti ... Ama bence o kız ve Gu Jun Pyo evlense çok daha iyi olurdu en azından o kız Gu Jun Pyo ' yu çok seviyodu ve gülümsüyodu ...
- Bir çok kişi Ga-Eul ve Yi Joong 'un aşkına karşıydı ama bence iyi yakışmıştı diziye . Tabi kızdığım yerler oldu ama özellikle beni yerimden fırlatan Ga - Eul çocuğa çıka teklifi etmişti ya . Yi Joong ' da sonradan kabul etmişti . Kızın gözü önünde barda başka kızlara asılıyodu ya ... Tetiği çekip vurasım geldi . Hele birde babasına sevgilimi beğendin mi demesi . Ama Ga-Eul çocuğun suratına suyu boşaltınca çok sevindim. Yani bence diziye yakışmıştı onların aşkı ...
Ama Japon versiyonunda çocuk kızdan kaçıyodu resmen . Kızı gördüğü yerde sanki karşısına hayalet çıkmış gibi kaçıyodu ya :):) oralara çok güldüm ama bir yandan da kız için üzülmedim de değil yani :):)
- En büyük fark . Bu konuda Japon versiyonu Kore ' yi geçmişti Japon senaristleri kutluyorum. Annelerin farkı. ilk Kore versiyonunu izlediğim için ben yine lanet bir anne beklemiştim ama Hana Yori Dango’da hiç öyle bir olmadı . Bu beni sevindirdi. Hana Yori Dango ' daki kadın o kadından yüz bin kat insaflı çıktı yani . Bir kere diğeri kadar otoriter değildi ve en azından arada bir gülüyordu . Ayrıca dizinin sonlarına doğru o da Makino’yu sevmeye başlamıştı. Jun Pyo’nun annesini Misa’da da sevmemiştim bu sefer nefret ettim ıyyk! **Ama Kore versiyonundaki anne biraz daha genç duruyodu ve daha güzeldi :):) **
- Kore versiyonundaki yüzme olayı diziye çok güzel gitmiş bence. Jan Di’nin daha sonra yüzememesi Jun Pyo’nun kırılma noktası oldu zaten, cuk oturdu o bölümlere. Ya da ayrılarken bir daha boğulma tehlikesi yaşarsa Jan Di’yi kendisinin kurtarabilmesi için korkmasına rağmen yüzme öğrenmesi çok romantikti. Bir sonraki sahnede Jan Di’nin Jun Pyo’ya geçmişini hatırlatmak için kendini havuza atması falan da çok etkileyiciydi. Japon versiyonunda bu eksikliği hissettim ben.
Kore versiyonundaki en büyük saçmalıklardan biri de Jun Pyo’nun son bölümde hastanede tanıştığı o aptal kız Jang Yu Mi ile yurtdışına gitmek istemesiydi . Neymiş efendim okuyacaklarmış orada . Pes dedirtti yani ... Daha dün tanıştığın kızın tekiyle nereye gidiyorsun sen bir kere? Japon versiyonunda öyle bir şey olmadı Allah’tan, kız kendi kendine tasını tarağını topladı gitti ...
- Kkotboda Namja’nın şarkıları da çok güzeldi . Böyle güzel ve çeşitli şarkıları olan bir diziye hâlâ rastlamadım . Özellikle ''because I am stupid '' şarkısı süperdii yani ... Hana Yori Dango 'nun da güzel şarkıları vardı . Örneğin ''love so sweet”i çok sevdim .. Neyse geçelim buraları ...
- Ve gelelim sona ... Kore versiyonu o kadar gösterişliydi ki öylesine basit bir sonu hak etmemişti . Hayal kırıklığı yaşadım. Jun Pyo her sıradan insanın yapabileceği gibi dizlerinin üzerine çöküp bir yüzük verdi kıza o kadar... Ama Hana Yori Dango'da acayip gösterişli bir tören hazırlamış Tsukasa. Bir stadyum dolusu insanın önünde Makino’ya evlenme teklifi etti. Diziye yakışır bir son olmuştu gerçekten...
- Ayrıca Kore versiyonunda Jan Di çocuğa cevap bile vermedi ... İnsan bir sarılır... Ne biliyim bişey yapar bi sevinç belirtisi verir. Bu mal gibi bakıyo çocuğa zekasız çey ne olacak . Bir de bu salaklıkla doktor olmu mal ... Oysa Hana Yori Dango’da ne kadar mutluydu çiftimiz son bölümde...
Kısacası bu işte ... Ama yinede güzel diziydi .... Birdaha çekseler yine izlerim ...
Hakkında uzunca konuşmak gerekir aslında o kadar çok konuşulacak şey var ki ... Ben çince versiyonunu izlemedim. İzlemeyide düşünmüyorum.Bu yüzden sadece Kore ve Japon versiyonu üzerinde duracağım.
- İlk olarak dizinin Kore versiyonu “Kkotboda Namja”yı izledim azım açık kaldı resmen. O çocukları nasıl bulup da bir araya koymuşar . Bir de adamlar okadar çok para dökmüş ki ... O adalar GU JUN PYO 'nun evi , okul , arabalar , kıyafetler , uçaklar ... Çok fazla şey var . Masal gibi izledim diziyi . Ama Japon versiyonu daha güzeldi . Mesela okulu . Benim okulum gibiydi . Sıradandı ama Shinwa neydi öyle ya ... Saray yavrusu gibi okuldu gerçektende.
- İlk başta Kore versiyonunu izleyenler Hana Yori Dango ' yu çok beğenmemiş olabilir. Hatta '' ucuz yapım '' olduğunu düşünebilir. Ama böylesi biraz daha iyi olmuş. Kore versiyonu da güzeldi ama masal gibiydi resmen. Takıldıkları yerler falan ...
İki versiyonuda iki sezon şekline düşünüyorum da Kore versiyonunda ikinci sezon çok yavaştı . Ne kadar sıkıldım anlatamam . Ana karakterler birbirinin yüzüne bakmadı resmen ya ... Jun Pyo’nun yüzü hiç gülmedi . O şapşal gülüşünü özledim resmen ya :) . Ama Japon versiyonun ikinci sezonu biraz daha romantik ve sıcak geçti .
- Japon versiyonunun bazı kısımları daha mantıklı olmuştu . Örneğin Hana Yori Dango’nun ikinci sezonunda Tsukasa’nın Makino’yu unutmasının düzgün bir sebebi vardı . İntihar eden o adam çocuğu derinden etkilemiş artı uzun bir zaman geçmiş ve çocuk doğal olarak kızdan soğumuş.. Kore versiyonunda o intihar eden adam yok, Jun Pyo annesinin tehdidiyle “sen silmek istediğim bir lekesin” diyor kıza. Türk filmi moduna çektiler diziyi .
- Kore versiyonunun ilk sezonu bence daha samimi ve sıcaktı. Jun Pyo , Jan Di 'nin evine gidiyo , ailesiyle tanışıyo . O küçük evde kalıyo , onun ailesiyle vakit geçiriyo falan ... f4 'ün ikiliyi hastanede barıştırdıkları yerler falan çok güzeldi .
Yoon Ji Hoo ' yu ikinci sezon Jun Pyo 'dan daha fazla görür oldum . Ama buna kızmamın sebebi Jan Di 'nin peşinden gitmedsiydi . Kız temizliğe gidiyo hoop bizim Ji Hoo karşısında , muayenehaneye gidiyo hoop bizim Ji Hoo karşısında ... Bi bırak şu kızın peşini be çocuk ... Etrafında çok güzel kızlar var bu gudubeti ne yapacaksa artık ... hıhhh :):)
- Ama Rui’cim öyle miydi.. ilk sezon biraz ön planda olsa da ikinci sezon görmedim bile ben çocuğu.. çok cooldu gerçekten. Ji Hoo o cool tavırlara sahip olamadı. Jan Di için ağladı falan.. cık cık.. ben Rui’nin karakterini daha çok sevdim kısacası...
Hayır Ji Hoo ' nun göz yaşına yazıktı yani öyle gudubet bir kız için neden göz yaşı döküyo ki zaten ayrıca bence Jun Pyo ' dan biraz daha yakışıklıydı.
- İki versiyonda da yarışma var. birinde Makino yarışıyor diğerinde hepsi hurra birden yarışa girdiler. Bi kere size ne oluyo bu Jan Di ve Jun Pyo arasında siz ne giriyosunuz işin içine ... Bu yönden Kore versiyonunda biraz kötü olmuştu bence. Hepsi birden yarışa dalıyo sanki ucunda dünyalar var :) . İki yarışma da birbirinden tamamen farklıydı ama yine de Kore versiyonunda yapılan yarışma senaryoya uymuştu. Kore versiyonunda yine Jan Di - Ji Hoo yakınlığı vurgulanmış tek fark buydu... Bu Jan Di ' de ne ayran gönüllü bir kızdı ya bi Jun Pyo bi Ji Hoo grubu dağıtıyodu neredeyse , neyse ki Jun Pyo ile barıştı . Güzelim grubun içine edecekti yoksa ...
-Woo Bin , Gu Jun Pyo , Yoon Ji Hoo , Yi Joong hepsi resmen doğal afetti ama bir de sonradan f4 yetmezmiş gibi Haje geldi ... O da yıktı ortalığı resmen. Keşke az daha oynasaydı ama ortada saçma birşey vardı o adam nasıl lideli oluyo ya . Ama eğer grup f5 olsaydı Kesin gruptaydı ... O derece yani
- Ama Hana Yori Dango 'da Junpei beni benden geçirdi. Herifte laz burnu vardı resmen ya ... Haje ' nin yanından geçmeyi bile başaramadı . Zaten Kore versiyonundaki çocuklar çok tatlıydı . Onların üstüne görmedim . O derecede anlatayım . Beni en çok şaşırtan şeylerden biri Woo Bin , gıkı çıkmadı çocuğun hayalet gibi kaldı resmen . Ama Japon versiyonunda öyle değil.
Bu da Junpei ;
Çocuktaki laz burnu olmasa var ya ... Ama sıkı durun . Çok önemli bir şey daha öğrendim bununla birlikte ... Bizim laz burunlu Junpei :) meğersem Hana Kimi’deki tatlı Nakatsu'nun ta kendisiymiş .
Nakatsu ;
Bunu öğrenince bir dakika donuk kaldım ya inanabiliyo musunuz ? O burnu oraya nasıl koymuşlar ya ... Laz burnunu atınca çok tatlı olmuş çocuk. Ama hâlâ şaşkınlık içerisindeyim . İki resim arasında 7 farkı geç milyarlarca fark var ya ...
Bu arada f4 'ü Haje yi geçelim de bayanlara gelelim .
- Öncelikle Jan Di vakası Allahım ' ya Kore versiyonunun senaristlerine o kadar kızgınım ki ... Bizim tatlı Makino ' muzun yerine neden bu denli gudubet bir karakter koymuşlar anlam veremedim . Makino tatlıydı, duygusaldı, romantikti, aşkı için neler yaptı. İkinci sezonda bile Tsukasa’yı arayıp “seni seviyorum” diye ağladı hatta... Ama Jan Di, ruhsuz duygusuz kızın teki çıktı . Çocuk o kadar şey yaptı bir kere teşekkür ederim demedi . Hep kızdı , bağırdı . Makino ' muz öyle miydi oysaki . Bu yüzden Jan Di en sevmediğim bayan karakterler aradında halay başı gibi birşey oldu yani :):) ...
Ve çok büyük bir fark daha Makino o okula bileğinin hakkıyla ve zekasıyla burslu olarak girerken Jan Di şans eseri girdi . Ve o Haje 'nin üvey abisi olan çocuğun çatıya çıkması , atlamaya kalkması çok saçmaydı olmadı bırak o okulu bi okul yüzünden adamın psikoloji gitti ... - BU KISMA ÜZÜLDÜM YAA -
- Hana Yori Dango’nun özellikle ilk sezonunda Tsukasa çok sert bir karakterdi. Tepkileri falan bayağı korkutucuydu aslına bakılırsa. Bizim Jun Pyo bile daha insaflıydı ilk başlarda . Sırf sarıldıkları için Makino ve Rui’yi rezil etti ... Ama talihsiz Jun Pyo’cum ne yapsın? kızı tatile götürdü hem de hiç gidemeyeceği bir yere . Kıza birsürü şey yaptı , o kadar para harcadı ama kız gitti çocuğun kankasıyla öpüştü... Sonra, ilk bölümlerde bir parti vardı . Sanırım Rui Makino’ya “çok güzelsin”demişti ve o da onca insanın önünde Rui’ye tokat atmıştı... Jun Pyo gerçekten Tsukasa ' nın yanında melek kalıyordu yani o derece ...
Kkkotboda Namja’nın ilksezonu gerçekten çok güzeldi, çok değişik, romantik sahneler eklenmiş dizinin orijinaline... Mesela Jan Di ailesiyle yol kenarında seyyar satıcılık yaparken Jun Pyo’nun annesinin kızı rezil etmesi, Jun Pyo’nun ise buna rağmen arabadan çıkıp inadına Jan Di’nin yanında olması yine Japon versiyonunda eksik olanlardandı..
- Aynı zamanda Tsukasa’nın New York’a gittiği bölümde Makino’nun onu gitmeden yakalayıp “seni seviyorum” demesi çok güzeldi. Kore versiyonunda o da yok. Hangi senarist romantik bir sahneyi neden diziden çıkarır anlamadım... Jan Di ancak uçağa bakabildi uzaktan. Ve o da yine kahramanımız Ji Hoo sayesinde...Gerçi Jan Di uçağı yakalasaydı da en fazla “hoşçakal” derdi çocuğa ruhsuz şey nolcak ...
- Senaristlere bir konuda daha kızgınım . Daha önce söylemiştim ama Woo Bin çok arkada kaldı. Ama Japon versiyonunda hayatı daha ön planda . Woo Bin resmen süs aksesuarlık görevi gördü dizide . Hayalet gibiydi resmen . Keşke buna biraz daha dikkat edilseydi . Çorbacının bile 10 ' da 1 'i kadar çıkmadı karşımıza.
Ve yine benim sevdiğim yerlerden biri de Woo Bin 'in ve Yi Joong'un Jun Pyo ile evlendirilmek istenen kızı oyalarken olanlardı . Özellikle sergide kızın Kralice Elizabeth 'in en sevdiği parçayı Yi Joong verince evdeki evcilk aslanımın mama kabı yaparım dediğinde Yi Joong ' un yüz ifadesiydi :):) gerşektende komikti ... Ama bence o kız ve Gu Jun Pyo evlense çok daha iyi olurdu en azından o kız Gu Jun Pyo ' yu çok seviyodu ve gülümsüyodu ...
- Bir çok kişi Ga-Eul ve Yi Joong 'un aşkına karşıydı ama bence iyi yakışmıştı diziye . Tabi kızdığım yerler oldu ama özellikle beni yerimden fırlatan Ga - Eul çocuğa çıka teklifi etmişti ya . Yi Joong ' da sonradan kabul etmişti . Kızın gözü önünde barda başka kızlara asılıyodu ya ... Tetiği çekip vurasım geldi . Hele birde babasına sevgilimi beğendin mi demesi . Ama Ga-Eul çocuğun suratına suyu boşaltınca çok sevindim. Yani bence diziye yakışmıştı onların aşkı ...
Ama Japon versiyonunda çocuk kızdan kaçıyodu resmen . Kızı gördüğü yerde sanki karşısına hayalet çıkmış gibi kaçıyodu ya :):) oralara çok güldüm ama bir yandan da kız için üzülmedim de değil yani :):)
- En büyük fark . Bu konuda Japon versiyonu Kore ' yi geçmişti Japon senaristleri kutluyorum. Annelerin farkı. ilk Kore versiyonunu izlediğim için ben yine lanet bir anne beklemiştim ama Hana Yori Dango’da hiç öyle bir olmadı . Bu beni sevindirdi. Hana Yori Dango ' daki kadın o kadından yüz bin kat insaflı çıktı yani . Bir kere diğeri kadar otoriter değildi ve en azından arada bir gülüyordu . Ayrıca dizinin sonlarına doğru o da Makino’yu sevmeye başlamıştı. Jun Pyo’nun annesini Misa’da da sevmemiştim bu sefer nefret ettim ıyyk! **Ama Kore versiyonundaki anne biraz daha genç duruyodu ve daha güzeldi :):) **
- Kore versiyonundaki yüzme olayı diziye çok güzel gitmiş bence. Jan Di’nin daha sonra yüzememesi Jun Pyo’nun kırılma noktası oldu zaten, cuk oturdu o bölümlere. Ya da ayrılarken bir daha boğulma tehlikesi yaşarsa Jan Di’yi kendisinin kurtarabilmesi için korkmasına rağmen yüzme öğrenmesi çok romantikti. Bir sonraki sahnede Jan Di’nin Jun Pyo’ya geçmişini hatırlatmak için kendini havuza atması falan da çok etkileyiciydi. Japon versiyonunda bu eksikliği hissettim ben.
Kore versiyonundaki en büyük saçmalıklardan biri de Jun Pyo’nun son bölümde hastanede tanıştığı o aptal kız Jang Yu Mi ile yurtdışına gitmek istemesiydi . Neymiş efendim okuyacaklarmış orada . Pes dedirtti yani ... Daha dün tanıştığın kızın tekiyle nereye gidiyorsun sen bir kere? Japon versiyonunda öyle bir şey olmadı Allah’tan, kız kendi kendine tasını tarağını topladı gitti ...
- Kkotboda Namja’nın şarkıları da çok güzeldi . Böyle güzel ve çeşitli şarkıları olan bir diziye hâlâ rastlamadım . Özellikle ''because I am stupid '' şarkısı süperdii yani ... Hana Yori Dango 'nun da güzel şarkıları vardı . Örneğin ''love so sweet”i çok sevdim .. Neyse geçelim buraları ...
- Ve gelelim sona ... Kore versiyonu o kadar gösterişliydi ki öylesine basit bir sonu hak etmemişti . Hayal kırıklığı yaşadım. Jun Pyo her sıradan insanın yapabileceği gibi dizlerinin üzerine çöküp bir yüzük verdi kıza o kadar... Ama Hana Yori Dango'da acayip gösterişli bir tören hazırlamış Tsukasa. Bir stadyum dolusu insanın önünde Makino’ya evlenme teklifi etti. Diziye yakışır bir son olmuştu gerçekten...
- Ayrıca Kore versiyonunda Jan Di çocuğa cevap bile vermedi ... İnsan bir sarılır... Ne biliyim bişey yapar bi sevinç belirtisi verir. Bu mal gibi bakıyo çocuğa zekasız çey ne olacak . Bir de bu salaklıkla doktor olmu mal ... Oysa Hana Yori Dango’da ne kadar mutluydu çiftimiz son bölümde...
Kısacası bu işte ... Ama yinede güzel diziydi .... Birdaha çekseler yine izlerim ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)